
On yedi yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP dış politikada enkaza yol açtı. Yeni Osmanlıcı, yayılmacı, mezhepçi politikalarla ülke maceradan maceraya sürüklenirken “stratejik derinlik” adı altında yürütülen politikalar neticesinde Irak’tan Suriye’ye, Mısır’dan İsrail’e, Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz’e, Avrupa Birliği’nden ABD’yle ilişkilere hemen her alanda derin krizlere imza atıldı. “Stratejik derinlik” politikası iflas bayrağını çekerken on yedi yılın sonunda gelinen nokta “sıfır komşu”lu bir ülke yaratmak oldu.
Siyasi iktidarın dış politikada yol açtığı krizlere bakacak olursak…
Suriye: Elde var 4 milyon sığınmacı ve binlerce cihatçı
AKP hükümetinin yol açtığı en büyük enkaz ve fiyasko Suriye’de yaşandı. Arap Baharı’yla birlikte Suriye İhvanı’na alan açmak için daha önce “kardeşim” denilen Esad ile köprüler atıldı. Kardeş Esad katil Esed’e dönüşürken bu ülkedeki çatışmalara müdahil olundu. Çeşitli radikal İslamcı gruplar kullanılarak Suriye’ye rejim ihracına girişildi. İlk günden itibaren “muhalifler” adı altında radikal İslamcı gruplara her türlü destek verildi. İşler sarpa sarınca bu ülkenin kuzeyine üç farklı askeri operasyon düzenlendi, tampon bölgeler oluşturuldu. Sekiz yılın sonunda elde kalan 4 milyon sığınmacı ve binlerce radikal İslamcı cihatçı oldu.
Libya: Kuzey Afrika çöllerinde macera arayışı
İktidarın Libya politikası da tıpkı Suriye’de olduğu üzere stratejik bir sefalete yol açtı. Arap Baharı olayları sürerken Mart 2011’de “NATO’nun Libya’da ne işi var” denildikten bir hafta sonra ABD-NATO’nun Kaddafi’ye karşı gerçekleştirdiği askeri harekâta müdahil olundu. Libya’nın istikrarsızlaştırılmasına, kan gölüne dönerek çok parçalı bir iktidar savaşına sahne olunmasına katkı sunuldu. Sonrasında da iktidar içi mücadelede İhvan destekli Trablus yönetiminin koruyuculuğuna soyunuldu. Çıkarılan tezkere ile Libya çöllerine asker gönderme karar alındı.
Irak: Mezhepçi etnik sevdalar
ABD işgali sonrası çok parçalı bir siyasi yapıya bürünen Irak’taki krize de müdahil olan AKP’nin mezhepçi ideolojik yaklaşımı nedeniyle bu ülke ile de kriz yaşanıyor. Uzun süre Şiilerin hâkim olduğu Bağdat merkezi hükümeti yerine Erbil’deki Kürt yönetimiyle işbirliği yapan, Sünni Arapların hamiliğine soyunan AKP’nin bu politikaları nedeniyle iki ülke arasında kriz var. Bağdat hükümetinin tepkisine rağmen Kuzey Irak’ta Başika’da askeri üs kuran Türkiye, sık sık bu ülke içişlerine müdahalede bulunuyor. Peş peşe düzenlenen askeri operasyonlar ise bir başka kriz konusu.
İran: Bölgesel rekabet düşük yoğunluklu kriz
Tahran ile bölgesel bir rekabete girişen AKP, bu ülke ile Ortadoğu’nun tamamında karşı karşıya bulunuyor. Suriye’den Yemen’e, Irak’tan Bahreyn, Lübnan pek çok yerde nüfuz ve güç mücadelesinin bir sonucu olarak farklı cephelerdeki aktörler destekleniyor. Astana Süreci’nde Tahran ile birlikte yer alınsa da Suriye sahasında askeri olarak da farklı kutuplarda yer alınıyor. ABD’nin İran’a yönelik saldırıları ve kuşatması “sessizlikle” geçiştirilmeye çalışılıyor.
Yunanistan: Her adım bir kriz
Atina ile hemen her konu bir kriz nedeni. Ege adaları, kıta sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), Batı Trakya, Kıbrıs ve mültecilere kadar hemen her konuda sürekli bir kriz söz konusu. Sık sık gerilen ilişkiler karşılıklı restleşmelerle sürerken, diplomasi kanalları her zaman açık tutuluyor.
Suudi Arabistan: Yas ilan etmekten krize
AKP “sadık dostu” Suudi monarşisiyle de papaz olmuş durumda. Kral öldüğünde bir günlük yas ilan edecek derecede bir ilişkinin yaşandığı Suudi Arabistan ile bölgesel politikalarda ayrışmalar yaşanmaya başlandı. Riyad yönetiminin İhvan’ı terörist ilan etmesi, Cemal Kaşıkçı vakası, İsrail ile ilişkiler gibi başlıklar nedeniyle Suudilerle ilişkiler krize sürüklendi.
Güney Kıbrıs: Derinleşen kriz
AKP’nin Kıbrıs politikası da sürekli kriz halinden çıkamıyor. İkiye bölünen adada Kuzey Kıbrıs’ın hamiliğini üstlenen iktidarın, özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji paylaşım kapışması nedeniyle sorunlar daha da katmerleşti. Güney Kıbrıs AKP döneminde AB’ye girerken, siyasi olarak bu ülke tanınmayan siyasi iktidar, bu ülkeyi her türlü platformda ise muhatap kabul etmek zorunda kaldı. Güney Kıbrıs’ın son olarak Doğu Akdeniz’de İsrail ve ABD şirketleri ile birlikte sondaja başlaması bardağı taşırdı.
Ermenistan: ‘Açılım’ şovunun ömrü kısa sürdü
AKP’nin iktidara geldikten bir süre sonra yaptığı “Ermeni açılımı”nın ömrü de tıpkı diğer tüm “açılımlar” gibi kısa süreli oldu. İki protokolle temellendirilen açılımın gerekleri daha sonra yerine getirilmezken, TBMM’de oylanması gereken protokoller hiçbir zaman Meclis’e getirilmedi. Erivan yönetimi geçen yıl protokolleri iptal ettiğini açıkladı. Sınırları kapalı tutmaya devam eden iktidar, bu ülke ile diplomatik temaslarda da bulunmuyor.
İsrail: ‘Van münit şovu’nun gölgesinde ticaret
Erdoğan’ın 2009’daki Davos’ta “one minute” şovu ile başlayan kriz İsrail askerlerinin Mavi Marmara baskınından sonra doruk noktasına çıktı. Hükümet, Arap sokaklarının alkışını alma uğruna İsrail ile ilişkileri koparırken o tarihten bu yana bu ülkede büyükelçi bulundurmuyor. Siyasi krize rağmen AKP hükümeti, askeri ve ticari ilişkileri ise el altından olduğu gibi sürdürüyor. Tel Aviv yönetiminin Doğu Akdeniz’deki enerji faaliyetleri ise işin tuzu biberi oldu. Bölge ülkelerinin yanına alarak Ankara’yı dışlayan Tel Aviv ile Filistin meselesi üzerinden kriz derinleşerek devam ediyor.
Mısır: İhvan aşkı Rabia sevdası
İsrail gibi Türkiye’nin büyükelçisi bulundurmadığı bir diğer bölge ülkesi de Mısır. Buradaki Müslüman Kardeşler hareketinin sözcülüğüne soyunan AKP hükümeti, Muhammed Mursi iktidarının devrilmesiyle sonuçlanan askeri darbenin ardından Sisi yönetimine adeta savaş açtı. Bu ülkedeki elçiliği kapatan AKP, Mısır İhvanı’nın sözcülüğüne soyundu. Körfez Arap monarşilerinin, Mısır ve ABD’nin “terör listesi”ne aldığı İhvan’a kol kanat germeye devam ediyor. Bu ülkedeki iktidar kavgasından kendisine “rabia” sembolünü dahi çıkardı